Cenaze İlmihâli
Ölüm anında ve ölümün gerçekleşmesinden sonra nasıl hareket edilmelidir?
Ölen bir Müslüman’ı yıkamak, kefenlemek, cenaze namazını kılıp defnetmek Müslümanlar için farz-ı kifâyedir. Kişinin ölüm anı, dünya hayatından ebedi hayata irtihalinin dünyadaki son anlarıdır. Bu anlarda kişinin (muhtazarın) yanında olup aşağıdaki hususların dikkatle yapılması gerekir:
- Ölüm anı yaşayan kişiye (muhtazara) yönelik davranışlar
- Ölüm anında (sekerat hâlinde) olan kişiye nazik ve kibarca seslenilmelidir.
- Rahatsız edici bir ortam oluşmamasına azami dikkat edilmelidir. Muhtazarın yanında bulunanlar saygı ve hürmette kusur etmemelidir.
- Muhtazarın yanında bulunanlar saygı ve hürmette kusur etmemelidir.
- Eğer ortam müsait ve uygunsa hakların helalliği dilenir; kendi haklarının helal edildiği tebliğ edilir.
- Kur’an okuyup dua edilmelidir, muhtazarın yanında Yâsîn ve Ra’d surelerini okumak müstehaptır.
- Dünyanın geçici, ahiretin ise ebedi yurt olduğunu, Allah (c.c.)’un sonsuz rahmet ve merhamet sahibi, bağışlayıcı olduğu hatırlatılıp ölüm anındaki korkunun azaltılması sağlanır.
- Ölüm anının yaklaştığı hissedildiğinde muhtazarın sevdiği bir kişi tarafından sakin ve latif bir sesle kelime-i tevhid ve kelime-i şehadet cümlelerinin tekrarlanması ve hatırlatılması gerekir. Ona “Sen de söyle.” denmemeli, sadece yanında kelime-i tevhid ve kelime-i şehadet okunmalıdır.
Bir hadîs-i şerifte “Kimin son sözü ‘lâ ilâhe illallah’ olursa, o kişi cennete girer.” (Ebû Dâvûd, Cenâiz, 16) buyurulmuştur. Ölümü yaklaşmış kişiye kelime-i tevhid telkin edilmesi sünnettir (Müslim, Cenâiz, 1). Bu telkin, tövbeyi de içine alacak şekilde yapılabilir.
- Ölüm anında bulunan kişinin kıbleye çevirilmesi
- Ölüm anı yaklaşan kişinin eğer mümkünse sağ tarafına doğru gelecek şekilde yüzünün kıbleye doğru döndürülmesi müstehaptır.
- Eğer kişiyi çevirme imkânı yoksa, sırtına veya ensesine yastık koyup yüzü ve ayaklarının kıbleye bakacak şekle getirilmesi sağlanır.
- Eğer bu şekillerde çevirmek ve hareket ettirmek mümkün değilse, kişinin en rahat edeceği şekilde bırakılması daha iyi olur.
- Ölüm anının şiddetlenme durumu
- Ölüm anında kişi kendinden geçmiş ya da çevresini tanımıyor olabilir. Yakınları buna hazırlıklı olmalıdır.
- Ölüm anında susama hâli haricinde bacaklardan yukarı doğru gelen bir hâlsizlik de sıkça müşahade edilen durumlardan biridir.
- Kişinin ölüm anında çok şiddetli susaması olabilir. Onun için de ağız ve dudaklarının sulandırılması ve kuruluğun giderilmesi tavsiye edilir.
- Ağrıların azaltılması için gerekli sağlık önlemleri alınır.
- Ölüm anından sonra meyyit henüz uzanmış durumda iken yapılması gerekenler
- Ölenin vücudu sertleşmeden önce hafifçe çenesinin bez türü bir iple bağlanması, gözlerinin kapatılması, elleri, ayakları ve kollarının düz bir şekle getirilmesi gerekir. Ayakların tekrar açılmaması için baş parmakları uygun bir şekilde iple bağlanabilir.
- Bunları yapan kişi şu duayı da okuyabilir: “Bismillâhi alâ milleti resûlillâh. Allâhümme yessir aleyhi emrehû ve sehhil aleyhi mâ ba‘dehû ve es‘idhu bi-likâike vec‘al mâ harece ileyhi hayren mimmâ harece anhü = Allah’ın adıyla ve Resûlullah’ın dini üzere… Ey Allahım, onun işini kolaylaştır ve sonrasında güçlük gösterme. Onu, cemalinle mutlu eyle. Gittiği yeri, ayrıldığı yerden daha hayırlı eyle.”
- Ölümün gerçekleşmesinden sonra meyyitin elbisesi çıkartılır; üzeri temiz bir örtü ile kapatılır.
- Ölümün gerçekleşmesinden sonra meyyit yıkanana kadar onun yanında Kur’an okunmaz. Zira mekruhtur. Fakat başka bir odada yüksek sesle okumak mekruh olmadığı gibi; ölünün bulunduğu odada içinden Kur’an okumakta da bir sakınca yoktur.
- Yukarıda belirtilen hususlar mümkün değilse, imkân dâhilinde olabilecek şeyler uygulanır.
- Cünüp, hayız, ve nifas hâllerinde olanların, ölünün yanında olmaması gerekir.
- Meyyitin yakınları, ölümün gerçekleştiğini, defin ve yıkama ile ilgilenecek kişileri, geciktirmeden bize hızlıca bildirmelidirler. Eğer yıkama, defin ve sair işlemlerin başlanmasına resmî makamlarca henüz müsaade edilmemiş ise resmî makamların izninin beklenmesi gerekir.
Vefat edenin yıkanması ve defne hazır hâle getirilmesi
Meyyitin (ölünün) yıkanması
- Ölen erkek veya kadını, bedenleri örtülecek şekilde kefenlemek farzdır. İnsanın ölüsü de saygıya layıktır. Bu saygı bir yönüyle, ölünün yakınlarına bir teselli mahiyeti taşıdığı gibi ölümün hiçlik olmadığını anlatmak amacına da yöneliktir. O ölmüştür, fakat yine insandır; bu dünya açısından ölmüştür, fakat başka bir âlem için yeniden doğmuştur. Ölünün âdeta yeni doğmuş bir çocuk gibi yıkanması, bir yönüyle bu yeniden doğuş olayını sembolize etmekte, bir yönüyle de bu fâni yolculuğun yani dünya hayatının kendisi üzerinde bıraktığı kir, toz ve bulaşıkları gidermeyi temsil etmektedir. Bu yıkamanın ardından, yeni doğan çocuğa giydirilen zıbın misali kefene sarılır ve büyük bir ihtimamla beşiğine indirilir.
- Bir ölüyü ona en yakın olan biri veya takva sahibi güvenilir bir kimse yıkamalıdır.
- Meyyitin yıkanmasi farz-ı kifâyedir. Yanmış, boğulmuş, şişip dağılmış olanlara abdest aldırmaya gerek yoktur; üzerilerine sadece su dökmekle yetinilir.
- Ölmüş bir Müslüman’ın başı ile beraber vücudunun çoğu bulunuyorsa yıkanır, kefenlenir ve namazı kılınır. Fakat başsız olarak yalnız vücudun yarısı bulunsa veya gövdesinin çoğu kaybolmuşsa yıkanmaz, kefenlenmez ve üzerine namaz kılınmaz. Bir beze sarılarak gömülür.
- Cenazenin gereksiz ve sebepsiz yere geciktirilmemesi için meyyitin bir an önce yıkanması, kefenlenip hazırlanması müstehaptır.
- Erkek meyyitleri erkekler, kadın meyyiteleri ise bayan yıkayıcıların yıkaması gerekir. Yıkayan kişiler abdestli olmalıdır.
- Ölü doğan çocuk örtü ile örtülüp defnedilir. Yıkanmasına gerek yoktur.
- Yıkanmanın mümkün olduğu kadar kapalı bir alanda gerçekleştirilmesi gerekir.
- İmkân dâhilinde meyyitin ayakları Kıbleye doğru olarak teneşire sırt üstü yatırılır.
- Cenaze yıkanan yere güzel kokular konulur.
- Gerekli sabun ve temizlik maddeleri hazırlanmalıdır.
- Meyyitin göbek ile diz altı arası örtülür. Avret mahalli eldiven veya bez kullanılarak örtünün altından temizlenir; daha sonra namaz abdesti gibi abdest aldırılır.
- Yıkama niyet ve besmele ile başlanır, “Gufrâneke yâ Rab = Artık senin af ve mağfiretinle baş başa, sen onu bağışla ey rahmân olan Allah.” duası ile devam edilir.
Meyyite abdest aldırılması
- Niyet ve besmeleden sonra meyyite abdest aldırılır. Abdest aldırmaya yüzden başlanır. Ağız ve buruna su verilmez. Dudakların içi ve dışı, burun delikleri, göbek çukuru parmakla veya parmağa sarılan bezle mümkün mertebe silinir. Ondan sonra elleri ve kolları yıkanır. Sahih olan görüşe göre başı da meshedilip, ayakları geciktirmeksizin yıkanır. Böylece ölüye abdest aldırılmış olur.
- Üzerine namaz farz olmayan çocuklara abdest aldırılması gerekmez.
- Abdest aldırıldıktan sonra meyyitin üzerine ılık su dökülür.
- Meyyitin önce sol tarafa yatırılıp sağ tarafı, sonra sağ tarafa yatırılıp sol tarafı yıkanır. Bu üç kere tekrar edilir.
- Bundan sonra meyyit hafifçe kaldırılır. Bu kaldırışta cenaze, yıkayan kişinin göğsüne, eline veya dizine dayandırılır. Sonra karnı hafifçe ovulur. Bir şey çıkarsa su ile yıkanıp giderilir. Yeniden abdest verilmesine ve baştan yıkanmasına gerek yoktur.
- Yıkama işleminden sonra meyyit havlu ile kurulanır. Cenaze yıkanırken pamuk kullanılmaz.
- Saçlar taranmaz, kesilmez, vucudun diğer bölümlerindeki kıllar da temizlenmez.
- Niyet ve besmeleden sonra meyyite abdest aldırılır. Abdest aldırmaya yüzden başlanır. Ağız ve buruna su verilmez. Dudakların içi ve dışı, burun delikleri, göbek çukuru parmakla veya parmağa sarılan bezle mümkün mertebe silinir. Ondan sonra elleri ve kolları yıkanır. Sahih olan görüşe göre başı da meshedilip, ayakları geciktirmeksizin yıkanır. Böylece ölüye abdest aldırılmış olur.
- Üzerine namaz farz olmayan çocuklara abdest aldırılması gerekmez.
- Abdest aldırıldıktan sonra meyyitin üzerine ılık su dökülür.
- Meyyitin önce sol tarafa yatırılıp sağ tarafı, sonra sağ tarafa yatırılıp sol tarafı yıkanır. Bu üç kere tekrar edilir.
- Bundan sonra meyyit hafifçe kaldırılır. Bu kaldırışta cenaze, yıkayan kişinin göğsüne, eline veya dizine dayandırılır. Sonra karnı hafifçe ovulur. Bir şey çıkarsa su ile yıkanıp giderilir. Yeniden abdest verilmesine ve baştan yıkanmasına gerek yoktur.
- Yıkama işleminden sonra meyyit havlu ile kurulanır. Cenaze yıkanırken pamuk kullanılmaz.
- Saçlar taranmaz, kesilmez, vucudun diğer bölümlerindeki kıllar da temizlenmez.
Vefat durumunda dikkat edilecek hususlar
Meyyitin kefenlenmesi
- Ölen erkek veya kadını, bedenleri örtülecek şekilde kefenlemek farzdır. Kefen, cenazenin yıkanıp kurulanmasından sonra sarıldığı bez demektir. Bu bez, bir yönüyle ölünün bedenini örtme görevi gördüğü gibi, bir yönüyle de insanın bu dünyadan bir şey götüremeyeceğini, doğduğu gibi çıplak ve sade gideceğini temsil etmek üzere yensiz, yakasız ve dikişsiz sade bir bezdir.
- Kefenin beyaz pamuk bezinden olması faziletlidir. Kefen olarak kullanılacak bez çok basit ve adi olmayacağı gibi şatafatlı olmamasına da dikkat edilmelidir.
- Kefen dürülürken koku sürülmesi âdettir.
- Erkek için kefen şekli;
- Lifâfe: Tüm vücudu örten üç kat bezdir. Etrafı dikişsiz olup, yensiz ve yakasızdır. Baştan ayağa kadar uzanır. Baş ve ayak taraflarından düğümlenir. Bu bakımdan izârdan biraz daha uzundur.
- Kamis: Gömlek şeklindedir. Bel üstü için örtülür, boyun kısmından ayaklara kadar uzanan gömlek yerinde bir bezdir.
- İzâr: Etek şeklindedir. Eteklik yerinde, baştan ayağa kadar uzanan bir bezdir.
- Bayan için kefen şekli;
- Erkeklerde bulunması gerekli olan üç örtüye ilavaten iki örtü daha vardır.
- Başörtüsü
- Göğüsten karına kadar olan ve göğüsü örten bez parçası
- Buraya kadar anlatılanlar, sünnet üzere kefenleme için gereken bez parçalarının sayısıdır. (Kefen-i sünnet) Bu sayıda bez parçası bulunamazsa, erkek için izâr ve lifâfe; kadın için bu ikisine ilaveten bir başörtüsü olursa, bu da yeterlidir. (Kefen-i kifâye) Bu kadarı da bulunmazsa gerek erkek, gerek kadın için sadece bir kat bez bulunabilirse, ölü bu tek parça beze sarılır. (Kefen-i zarûret)
Önce lifâfe tabut içine veya hasır/kilim gibi bir şey üzerine yayılır. Onun üzerine izâr serilir. Sonra da ölü, kefen gömleği içinde izârın üstüne konur. Ölü erkek ise, izâr önce soluna, sonra da sağına getirilerek sarılır, sonra lifâfe de aynı şekilde sarılır. Açılmasından korkulursa, kefen bir kuşak ile de bağlanabilir.
- Ölü kadın ise, saçları ikiye ayrılarak kefen gömleği üzerinden göğsü üzerine konulur ve üstüne, yüzünü de örtecek şekilde baş örtüsü konur. Sonra üzerine izâr sarılır ve izârın üzerinden göğüs örtüsü bağlanır. Daha sonra lifâfe sarılır. Göğüs örtüsü lifâfeden sonra da bağlanabilir.
- Lifâfe: Tüm vücudu örten üç kat bezdir. Etrafı dikişsiz olup, yensiz ve yakasızdır. Baştan ayağa kadar uzanır. Baş ve ayak taraflarından düğümlenir. Bu bakımdan izârdan biraz daha uzundur.
- Kamis: Gömlek şeklindedir. Bel üstü için örtülür, boyun kısmından ayaklara kadar uzanan gömlek yerinde bir bezdir.
- İzâr: Etek şeklindedir. Eteklik yerinde, baştan ayağa kadar uzanan bir bezdir.
- Erkeklerde bulunması gerekli olan üç örtüye ilavaten iki örtü daha vardır.
- Başörtüsü
- Göğüsten karına kadar olan ve göğüsü örten bez parçası
Önce lifâfe tabut içine veya hasır/kilim gibi bir şey üzerine yayılır. Onun üzerine izâr serilir. Sonra da ölü, kefen gömleği içinde izârın üstüne konur. Ölü erkek ise, izâr önce soluna, sonra da sağına getirilerek sarılır, sonra lifâfe de aynı şekilde sarılır. Açılmasından korkulursa, kefen bir kuşak ile de bağlanabilir.
Cenaze namazına hazırlık ve cenaze namazı hakkında özet hususlar
Cenaze namazının fıkhi hükmü
- Cenaze namazı farz-ı kifâyedir.
Cenaze namazına hazırlık
- Cenaze namazı mescitlerin avlusunda kılınır ve cenaze ön tarafta olur.
- Bayanlar erkeklerin gerisinde durarak cenaze namazına katılabilirler.
- Cenaze namazına duran cemaatin ayakkablarını Hanefî mezhebine göre çıkartmaları gerekmez.
- İmkân dâhilinde meyyitin yüzünün Mekke’ye dönük bir şekilde bulundurulması ve o şekilde namazın düzenlemesinin yapılması tavsiye edilir.
- Cenaze namazı ayakta kılınır.
- Cenazede meyittin cinsine göre niyet edilir.
Cenaze namazının kılınışı
- Cenaze namazı dört tekbirden oluşur. Birinci tekbirde subhânke duası “ve celle sanâük” kısmı ile birlikte, ikinci tekbirde salli ve bârik duaları, üçüncü tekbirde cenaze namazı duası okunur. Bu duayı bilmeyenler dua mahiyetinde Fâtiha suresini okur. Dördüncü tekbirden sonra selam verilir.
- Cenaze çocuksa ve canlı doğduktan sonra öldü ise cenaze namazı kılınır. Çocuk canlı olarak doğmadı ise, cenaze namazı kılınmaz.
Cenaze namazın kılınma zamanı
- Güneş doğarken, batarken ve tam gün ortasında bulunurken cenaze namazı kılınması mekruhtur, kılınırsa iadesi gerekmez. Lakin bu vakitlerde defin mekruh değildir.
Cenazeye saygı
- Cenazeye gerekli saygı ve hürmetin gösterilmesi gerekir.
- Elbiseler bayram havasında olmamalıdır. Allah’a isyan anlamını içerecek şekilde dövünüp, saç baş yolmamak ve yersiz sözler söylememek şartıyla cenaze için kalben kederlenmek ve göz yaşı dökerek ağlamak doğaldır ve bu günah değildir. Ölü, kendisi sağlığında vasiyet etmedikçe, arkasından ağlayanlar yüzünden kabrinde azap çekmez.
- Cenaze namazı mescitlerin avlusunda kılınır ve cenaze ön tarafta olur.
- Bayanlar erkeklerin gerisinde durarak cenaze namazına katılabilirler.
- Cenaze namazına duran cemaatin ayakkablarını Hanefî mezhebine göre çıkartmaları gerekmez.
- İmkân dâhilinde meyyitin yüzünün Mekke’ye dönük bir şekilde bulundurulması ve o şekilde namazın düzenlemesinin yapılması tavsiye edilir.
- Cenaze namazı ayakta kılınır.
- Cenazede meyittin cinsine göre niyet edilir.
Cenaze namazının kılınışı
- Cenaze namazı dört tekbirden oluşur. Birinci tekbirde subhânke duası “ve celle sanâük” kısmı ile birlikte, ikinci tekbirde salli ve bârik duaları, üçüncü tekbirde cenaze namazı duası okunur. Bu duayı bilmeyenler dua mahiyetinde Fâtiha suresini okur. Dördüncü tekbirden sonra selam verilir.
- Cenaze çocuksa ve canlı doğduktan sonra öldü ise cenaze namazı kılınır. Çocuk canlı olarak doğmadı ise, cenaze namazı kılınmaz.
Cenaze namazın kılınma zamanı
- Güneş doğarken, batarken ve tam gün ortasında bulunurken cenaze namazı kılınması mekruhtur, kılınırsa iadesi gerekmez. Lakin bu vakitlerde defin mekruh değildir.
Cenazeye saygı
- Cenazeye gerekli saygı ve hürmetin gösterilmesi gerekir.
- Elbiseler bayram havasında olmamalıdır. Allah’a isyan anlamını içerecek şekilde dövünüp, saç baş yolmamak ve yersiz sözler söylememek şartıyla cenaze için kalben kederlenmek ve göz yaşı dökerek ağlamak doğaldır ve bu günah değildir. Ölü, kendisi sağlığında vasiyet etmedikçe, arkasından ağlayanlar yüzünden kabrinde azap çekmez.
- Güneş doğarken, batarken ve tam gün ortasında bulunurken cenaze namazı kılınması mekruhtur, kılınırsa iadesi gerekmez. Lakin bu vakitlerde defin mekruh değildir.
Cenazeye saygı
- Cenazeye gerekli saygı ve hürmetin gösterilmesi gerekir.
- Elbiseler bayram havasında olmamalıdır. Allah’a isyan anlamını içerecek şekilde dövünüp, saç baş yolmamak ve yersiz sözler söylememek şartıyla cenaze için kalben kederlenmek ve göz yaşı dökerek ağlamak doğaldır ve bu günah değildir. Ölü, kendisi sağlığında vasiyet etmedikçe, arkasından ağlayanlar yüzünden kabrinde azap çekmez.
Defin
Cenazenin taşınması
- Cenazeyi teşyî etmek, yani arkasından mezara kadar gitmek sünnettir. Bunda büyük sevap vardır. Hatta akraba veya komşulardan olup iyi hâliyle bilinmiş kişilerin cenazesini teşyî etmenin nafile namazdan daha faziletli olacağı söylenmiştir.
- Cenazenin taşınmasında sünnet olan şekil, dört kişinin dört taraftan cenazeyi yüklenmesidir. Her bir taraftan sırayla yüklenip onar adım, toplam kırk adım götürmek müstehaptır. Cenaze önce ön taraftan sağ omuza, sonra ayak tarafından sağ omuza alınır. Sonra yine ön taraftan bu defa sol omuza, sonra arka taraftan sol omuza alır. Her bir omuzlamada onar adım yürünür.
- Cenazeyi takip edenlerin, cenazenin arkasından yürümeleri daha faziletli olmakla birlikte, önden yürümekte de bir sakınca yoktur. Cenazeyi yaya olarak takip etmek binitli olarak takipten daha faziletlidir. Eğer binitli olarak takip edilecekse, cemaati rahatsız etmemek için ya en önden gitmek ya da cemaatin arkasından gelmek uygun olur. Cenaze vakar içinde izlenmeli, cenaze ve üzüntü ortamına uygun düşecek şekilde davranılmalı, gerekmedikçe konuşulmamalıdır. Yapılacak iş, dua, tefekkür ve tezekkür etmektir.
- Cenaze toprağa konulmadan önce oturulmaması; cenaze toprağa konulduktan sonra ise, ayakta kalınmaması uygundur.
- Mezarlık, duruma göre bir insan boyunda ortalama 150 cm derin ve 100 cm geniş olabilir.
Cenaze toprağa koyulurken
- Cenaze kıble tarafından kabre indirilir, sağ yanı üzerine kıbleye döndürülür ve kefen üzerinde bağ varsa çözülür.
- Cenazeyi kabre koyan kişiler “Bismillâhi ve alâ milleti resûlillâh = Allah’ın adıyla ve elçisinin dini üzere” derler. Cenazeyi kabre koyacak kişilerin sayısı ihtiyaca göre değişir.
- Meyyiti sağ tarafına yatırıp, yüzünün Mekke’ye çevirilmesi sağlanır.
- Meyyit toprağa indirilirken indirenlerin, “Bismillâhi ve alâ milleti resûlillah” cümlelerini söylemeleri müstehaptır.
- Bayanların toprağa indirilmesinde yakınlarının indirmesi tavsiye edilir.
- Definde bulunan kişilerin kabir üzerine üç avuç toprak atarak birinci defada “Sizi bundan (topraktan) yarattık.”, ikincisinde “Sizi tekrar toprağa iade edeceğiz.”, üçüncüsünde de “Sizi bir kez daha topraktan çıkaracağız.” demeleri müstehaptır.
- Mezarın iki karış yükseltilerek tümsek hâle getirilmesi de menduptur.
- Kabrin gereksiz masraflı ve şatafatlı yapılardan olmaması gerekir.
- Kabirlerin temiz tutulması gerekir.
Mezarın kapatılması
- Cenazenin defni üzerinden bir süre geçtikten sonra, orada Kur’an okumak bazı toplumlarda hoş karşılanmıştır. Genellikle Mülk, Vâkıa, İhlâs, Felak ve Nâs sureleri, sonra Fâtiha ile Bakara suresinin ilk beş ayeti okunur. Sevabı da cenazenin ve diğer müminlerin ruhlarına bağışlanır. Ölünün bağışlanması için dua edilir ve yavaş yavaş cemaat dağılır. Peygamberimiz bir cenaze gömüldükten sonra bunları yapmamakla beraber hemen dönmez, bir müddet mezarı başında bekler ve cemaate şöyle derdi: “Kardeşiniz için yüce Allah’tan mağfiret isteyiniz ve kendisine sükûnet vermesini dileyiniz. O şimdi sorguya çekilmektedir.” (Ebû Dâvûd, Cenâiz, 67-69)
- Ölünün velisi, ölünün gömülmesinin ertesi gününden başlayarak yedinci gününe kadar, imkânı ölçüsünde fakirlere sadaka vermeli ve sevabını ölüye bağışlamalıdır. Bu bir sünnettir. Bunu yapamazsa iki rekât namaz kılarak sevabını ölüye bağışlar. Ölü sahiplerinin ölümün birinci, üçüncü günlerinde veya haftasında yemek vermeleri konusunda herhangi bir sünnet veya tavsiye bulunmamaktadır. Bununla birlikte, ölü sahiplerine eziyet olmamak, gereğinden fazla önemsememek (yani bunu dinî bir görev saymamak) şartıyla ve daha ziyade fakirlerin doyurulmasına yönelik olarak bu zamanlarda yemek verilebilir. Komşuların ilk üç gün içerisinde, ölü sahipleri için yemek hazırlayıp getirmeleri, yaygın olarak yapılan güzel âdetlerdendir.
- Cenaze kıble tarafından kabre indirilir, sağ yanı üzerine kıbleye döndürülür ve kefen üzerinde bağ varsa çözülür.
- Cenazeyi kabre koyan kişiler “Bismillâhi ve alâ milleti resûlillâh = Allah’ın adıyla ve elçisinin dini üzere” derler. Cenazeyi kabre koyacak kişilerin sayısı ihtiyaca göre değişir.
- Meyyiti sağ tarafına yatırıp, yüzünün Mekke’ye çevirilmesi sağlanır.
- Meyyit toprağa indirilirken indirenlerin, “Bismillâhi ve alâ milleti resûlillah” cümlelerini söylemeleri müstehaptır.
- Bayanların toprağa indirilmesinde yakınlarının indirmesi tavsiye edilir.
- Definde bulunan kişilerin kabir üzerine üç avuç toprak atarak birinci defada “Sizi bundan (topraktan) yarattık.”, ikincisinde “Sizi tekrar toprağa iade edeceğiz.”, üçüncüsünde de “Sizi bir kez daha topraktan çıkaracağız.” demeleri müstehaptır.
- Mezarın iki karış yükseltilerek tümsek hâle getirilmesi de menduptur.
- Kabrin gereksiz masraflı ve şatafatlı yapılardan olmaması gerekir.
- Kabirlerin temiz tutulması gerekir.
Mezarın kapatılması
- Cenazenin defni üzerinden bir süre geçtikten sonra, orada Kur’an okumak bazı toplumlarda hoş karşılanmıştır. Genellikle Mülk, Vâkıa, İhlâs, Felak ve Nâs sureleri, sonra Fâtiha ile Bakara suresinin ilk beş ayeti okunur. Sevabı da cenazenin ve diğer müminlerin ruhlarına bağışlanır. Ölünün bağışlanması için dua edilir ve yavaş yavaş cemaat dağılır. Peygamberimiz bir cenaze gömüldükten sonra bunları yapmamakla beraber hemen dönmez, bir müddet mezarı başında bekler ve cemaate şöyle derdi: “Kardeşiniz için yüce Allah’tan mağfiret isteyiniz ve kendisine sükûnet vermesini dileyiniz. O şimdi sorguya çekilmektedir.” (Ebû Dâvûd, Cenâiz, 67-69)
- Ölünün velisi, ölünün gömülmesinin ertesi gününden başlayarak yedinci gününe kadar, imkânı ölçüsünde fakirlere sadaka vermeli ve sevabını ölüye bağışlamalıdır. Bu bir sünnettir. Bunu yapamazsa iki rekât namaz kılarak sevabını ölüye bağışlar. Ölü sahiplerinin ölümün birinci, üçüncü günlerinde veya haftasında yemek vermeleri konusunda herhangi bir sünnet veya tavsiye bulunmamaktadır. Bununla birlikte, ölü sahiplerine eziyet olmamak, gereğinden fazla önemsememek (yani bunu dinî bir görev saymamak) şartıyla ve daha ziyade fakirlerin doyurulmasına yönelik olarak bu zamanlarda yemek verilebilir. Komşuların ilk üç gün içerisinde, ölü sahipleri için yemek hazırlayıp getirmeleri, yaygın olarak yapılan güzel âdetlerdendir.
Taziye
Ölülerin yâd edilmesi
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), ”Ölülerinizin güzel işlerini yâd edin, kötü taraflarını dile getirmeyin.” (Tirmizî, Cenâiz, 34) buyurarak, ölmüşlerimizi hayırla anmamızı, iyi taraflarını ön plana çıkarmamızı tavsiye etmiştir.